Zorlu Etabın Gururu – Yörük Çadırı Olmasa

Önceki gün spor dünyamızda Bisiklet Federasyonu Başkanı Emin Müftüoğlu’ndan daha mutlusu yoktu.
Nasıl olmasın ki 48. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nun en zorlu etabı olan 152 kilometrelik Antalya-Elmalı sorunsuz gerçekleştirilmiş, bununla da kalmayıp bir Türk takımının sporcusu birinci gelmişti. Emin Müftüoğlu’nun sevincini televizyondan da görmüş olabilirsiniz ama yerinde yaşamak daha bir başkaydı. Kardeşi, futbol hakemi Kuddusi Müftüoğlu da çoğu zaman olduğu gibi yanındaydı. Emin Müftüoğlu gözyaşı dökmemek için sarılacak birilerini arıyordu. Bisikletin en kıdemli gazetecilerinden ve turda da emeği olan Faik Gürses’i bırakıp TSYD’nin tur görevlisi Birgül Pullukçu’ya sarılıyordu. Kolay değil, biz minibüsle çıkarken bile hurdahaş olduk. Elmalı’nın tam 1850 metre yükseklikteki Göğübeli Geçidi mevkiindeki varış yerine ulaştığımızda hepimiz ‘Allah bu sporculara güç versin!’ diye dua ediyorduk. Bir başka sorun da kilometrelerce yolda tam anlamıyla güvenliğin sağlanabilmesinin imkansızlığıydı. Küçük bir taş parçasının yuvarlanması bile dert çıkarabilir, bir keçinin olmadık zamanda yola atlaması ciddi sorunlara yol açabilirdi. Bunları ve daha fazlasını düşünmek gerekiyordu. Akla gelecek ve gelmeyecek türden felaketlerin birbirini izlediği hatta bunların olağan karşılandığı bir ülkede yaşadığımızı unutmayalım.

Neyse ki bunların hiçbiri olmadı. Üstelik varış alanı sanki bir bayram yeri gibiydi. Geleneksel Yörük Çadırı’nda konuklara gözleme yapılmasından tutun da Mehter Takımı’na kadar çok şey hazır edilmişti. Doğa koşulları açısından da ilginç bir durum vardı.

Antalya’da artık denize girilmeye başlanan şu günlerde Göğübeli Geçidi’nde, Pamukkale’deki travertenlere benzeyen dev kar blokları hâlâ duruyordu. Pek çok insan bunlarla fotoğraf çektirmekten kendini alamadı. Yarışın sonlarına doğru Konya Torku Şekerspor’un Bulgar sporcusu İvalio Gabrovski’nin öne geçtiğini görmek değişik bir heyecan yarattı. Çünkü turda bazı yıllar hiç takımımız bile olmamış, olduğunda da özlenen sonuçlar alınamamıştı. Böyle zorlu bir etabı kazanmak çok anlamlı olacaktı. Gabrovski de bunun farkında gibiydi. Sonuna kadar temposunu düşürmedi ve yarışı önemli sayılabilecek bir farkla kazandı. Bu, günlük bir başarı olmanın ötesinde Türkiye’de bisiklete olan ilginin ivme kazanmasına yol açabilecek kadar önemli bir atılımın ilk adımı olabilirdi. Bulgar sporcu kürsüye Türk bayrağıyla çıkmak gibisinden bir jesti de ıskalamayıp iyice gönlümüzü kazandı… Turun bu etabının Rıfat Çalışkan adına koşulması da bir başka güzellikti. Böyle bir vefa, spora ve sporculara yakışır. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu, Emin Müftüoğlu ve arkadaşlarının büyük çabasıyla her geçen yıl biraz daha gelişip güçleniyor. Bu zorlu etap da aslında biraz sınıf atlama gereği olarak konulmuştu. Sonucun iyi olmaması halinde değişikliğe gidilebilecekti. Tam tersine belki de en güzel etaplardan biri oldu. Zorluktan güzellik doğdu. Herkesin güveni arttı, moraller yükseldi. Bu arada Elmalı’daki ilgi, Antalya’daki kayıtsızlığı da hatırlattı. Biz, özellikle TSYD’nin geleneksel eğitim seminerlerimizi sürekli bu kentimizde yaparken Antalya’ya ‘Sporun Başkenti’ gibi unvanlarla onurlandırma çabası içindeyiz. Gelgelelim, kentin yetkilileri bu konuda yeterli çabayı ortaya koymuyor gibiler. Gazeteci arkadaşlarımız özellikle buna dikkat çekti. Antalya ve spor denildiğinde aklımıza pek parlak örnekler gelmiyor. Hatta 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası öncesinde bu kentin zamanında hazırlanamayışı yüzünden ABD’nin burada oynama isteğinin değerlendirilemeyişi, üzücü bir aymazlık örneğiydi. Bunun ne kadar önemli bir olay olduğunu ilgili kişiye anlatamadığımızı hatırlar gibiyim. Neyse böyle şeylerle enseyi karartmayalım, bu güzel turun keyfini çıkaralım.

Ahmet Çakır- Zaman Online