
Yörük Çadırı Hakkında Neler Söylendi
2.eskişehirde tedaş aralığında bulunan* ve yöresel yemekler yapan, girişde sağda ve solda yöresel giyinmiş iki mankenin bulunduğu, tabelası üzerinde 7-8 tane türki cumhuriyet* bayrakları mevcut olan, ucuz görünen fakat lezzet yaratamadığı rivayet edilen mekan.
3.bir de büyük çamlıca tepesi’nin ferah mahallesi’ne bakan tarafında vardır yörük çadırı isimli mekân. dizinin bazı sahneleri orada çekilmiş. memâti’nin kirve’nin tepsisine mermi bıraktığı sahnedeki mekân da büyük ihtimâlle burası.
4.otağla motağla zerre kadar alakası olmayan bir şeydir. vaktiyle çocukken dedemle bir yörük arkadaşının göçünü traktörle ovaya indirirken bir parça gözlemleme fırsatım olduğu kadarı ile anlatayım nasıl bir şeydir. aslında güneydeki tatil yerlerinde falan gördüğünüz “gözleme-ayran” satılan siyaha çalan koyu kahverengi çadırların biraz daha ufağıdır. kara keçilerin kılının dokunmasından elde edilir örtüsü hatta o yüzden kıl çadır, kara çadır da denilir. gerisi bildiğin (bkz: olympos) çadır mantığı direk çakılmış, iple gerdirilmiş falan. şimdilerde kimse kıl çadırla uğraşmıyormuş naylondan yapıyormuş çadırları. eskiden bizim orda iskan edilen yörükler den bazıları dörtduvar içinde “mapus yatar gibi” yatmaya dayanamamış evlerin bahçesine çadır kurup püfür püfür uyumaya devam etmişlerdi halbuki. edit: elentari uyardı, kıl çadır olayı yeniden gündeme gelmiş, sanırım bu sefer turistik amaçlarla muhtemelen “gözleme-ayran”olayı epey tutuluyor. bir de aklıma geldi dedem ben küçükken yazları evin balkonuna cibinlik kurar orda uyurdu. “kuş gibi uyanıyorum sabah çam havasıyla” derdi.
5.kıl çadırıda denilir. kıl dedikleri şey keçi kılı olmaktaymış. osmanlının söğüt gibi bir yerde koca devleti yağmur altında bu çadırların içinde kurmuşlardır. o zamanlar zırt pırt yağan söğüt yağmurundan da anca böyle korunulurdu zaten.
6.izmir güzelbahçe sahilinde bir kahvaltı evinin adıdır.
7.bazı yörükler kırktıkları keçilerin kıllarını dokuma atölyelerine satıp, burada üretilen dokumaları kullanıyormuş. bu durumdan memnun oldukları söylenemez çünkü dokumanın kadının işi olduğunu ama icatların çıkmasıyla beraber kadınların da kolaya kaçtığını belirtiyorlar. hammaddeyi sağladıkları ürünü pahalıya almak doğal olarak zorlarına gidiyor. fakat onlar için asıl önemli nokta; fabrikasyon üretimlerde gözeneklerin birbiriyle eşit ve el dokumasına göre daha geniş olmasının, yağmur yağdığında çadırın su almasına sebep olmasıymış. el dokuması çadırlar ilk yağmurda su alıyor fakat gözenekler hemen şiştiği için sonrasında içeriye yağmur girmiyormuş. bir de yörükler çadırlarını korunaklı yerlere kurmalarına rağmen ne olur ne olmaz, yağmur fazla yağarsa diye, yattıkları yerin altına çalılar koyup, böylelikle suyun alttan akıp gitmesini sağlıyorlarmış. doğa ile bütünleşmek böyle birşey olsa gerek.
Leave a Reply