ZAMANA MEYDAN OKUYAN YÖRÜKLER

Yörük kültürünün yaşatıldığı en önemli coğrafyalardan Akseki’ye her yıl Mersin , Konya ve Antalya ’nın sahil kesimindeki birçok ilçeden çok sayıda Yörük obası göç ediyor. 2000 metreyi aşkın rakımdaki Toroslar’a yaz döneminde göç eden Yörükler, hazirandan eylüle kadar kentten uzak yaşam sürüyor. Keçileri, develeri, atları, eşekleri, kıl çadırları ile dağlara çıkan Yörükler, yaylalarda teknolojiden uzak ve doğayla iç içe bir yaşam sürüyor. 

yörük ve teknoloji

Uzun yıllardır devam eden bu gelenek, son yıllarda değişmeye başladı. Akseki Kaymakamlığı, Akseki Eğitim Hayratı Derneği ve Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü’nün birlikte yürüttüğü Yörük yaşamının incelendiği çalışmada, bir kıl çadırda karşılaşılan manzara şaşırttı. Yörük çadırında aküden elde edilen elektrikle kullanılan uydu sistemine bağlı LCD televizyon sistemi, göçebe Yörüklerin teknolojiyi dağa taşımaya başladığını ortaya koydu. Akünün elektriği ise güneş enerjisi ile sağlanıyor. 

Öğretim görevlisi Mehmet Ali Eroğlu, Yörük kültürleri ve yaşamlarına ilişkin uzun yıllardır araştırma çalışmalarına katıldığını, ancak ilk kez bir Yörük çadırında LCD televizyon ve uydu sistemi ile karşılaştığını söyledi 

kaynak: http://www.radikal.com.tr

Kıllı Çadırlarda Yaşamak-Anadolu Kadınları

Kıllı Çadırlarda Yaşamak -Anadolu Kadınları

Biz obalarda kıllı çadırlarda yaşıyorduk o zamanlar
Ben Anadolu Parsı avlıyordum farzet nesillerini ben mi tükettim acaba

Anadoluda kıllı çadırlarda saray yüzü görmez iken bir tek oymak beyimizi bilir iken başladık ava ….

Dedelerimiz atlı süvari olunca, obalarda erkek kalmayıp 3 erkeğe 1 kadının düştüğü zamanlarda, analarımız ava gider avlanırmış

Anadoluda ki analarımız yeryüzündeki amazonların en irisi, güçlüsü ve de yüreklisi imiş ,bizim bize setter getiren dedelerimiz olmamış, dağdaki kutları, atları, geyikleri, Anadolu Parslarını alıp eğitmiş annelerimiz

hatta kimilerinin sütünü içip süt kardeş olmuşuz köpüklü yayık ayranı, kımız, kefir içkimiz olmuş

Erkekler savaşa gitmiş,,Eee sağda solda erkek kalmayınca avı da kendimiz öğrendik tabi ,zaten insanoğlunda iç güdüsel olarak bu var , ki Anadolu kadınlarının bir özelliği erkekler kadar güçlü olmaları ve erkek işi yapmaları değil mi?

Ben kadınlardan bahsediyorum…

kaynak: blog.milliyet.com.tr

Kıl Keçileri İçin Yaylalara Göç Ettiler




Kıl Çadırlarla Beraber yaylalara göç ettiler….

Antalya’nın Manavgat ilçesi yörüklerinin yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte beslediği kıl keçileriyle beraber başlattığı göç yolculuğu Konya’nın Derebucak ilçesindeki yaylalarda son buldu.
Manavgat Yörükleri’nden Bozahmetli Aşireti’nden olduğunu belirten ‘Celal Hoca’ lakaplı Celal Eski, gazetecilere yaptığı açıklamada, Manavgat’ın Sevinç köyünde başlayan yayla yolculuğunun Derebucak ilçesinde noktalandığını söyledi. Eski kervan yollarından traktörlerle devam eden 4 gün süren yolculuğun ardından Derebucak ilçesine bağlı Çamlık kasabasındaki Yayacık yaylasına ulaştıklarını anlatan Eski, Yörükler olarak 1970′li yıllardan beri aynı yere geldiklerini kaydetti.
Yolculuklarının eskiden sabah erken saatlerde başladığını, 5-6 sonrasında bulunulan yerde konaklandığını vurgulayan Eski, şimdi ise sabah kalkıp öğlen bir yerde diplenip, daha uzun mesafe olarak yola tekrar devam ettiklerini söyledi. Geçimlerini temin ettikleri kıl keçileriyle beraber göç ettiklerini de kaydeden Eski, şöyle devam etti:
“Eski rakamı olmasa da 200 kıl keçimiz var. Her çoban da gün geçtikçe davar sayısını azaltmakta. Hayat şartlarının zorluğundan dolayı yaylayı terk etmek zorunda kalıyoruz. Kaldığımız yaylaya Akkoyun’un Top derler. Çamlık kasabasına bağlıdır ve arkasında, zirvesindedir. Yaylacık adı ile anılır. Üzerinde çok soğuk bir suyu vardır. Oralarda yaz mevsimini geçirdikten sonra sonbaharda yol kenarına ineriz. Atalarımızdan kalma adet ve usul. Eskiden tabi hayvancılığın çok olmasıyla, bu töreler bozulmasın diye ve hayat şartlarıyla alakalı olarak göç etmekteyiz. Bizim şu an davar dediğimiz kıl keçi ise, sıcak bölgelere dayanamayıp yaz geldiğinde yaylaları daha çok istedikleri için onların hayatlarını daha da ileriye götürmek için buralara gelmekteyiz. Yörüklerden diğer aşiret mensupları ise, Çamlık’ın yanı sıra, Derebucak, Akçabelen, Göynem gibi yerleşim birimlerinin değişik yaylalarına geliyorlar. Dönüş yolculuğumuz ise Ekim ayının 15′inde başlıyor.”
Yaylalara göç ettikten sonra arada şehirlere de gittiklerini, kendilerinin sürekli gittiği şehrin Beyşehir olduğunu anlatan Eski, kıl keçilerinin sütünden yararlanarak hayatlarını idame ettirdiklerini söyledi.
Eskisi gibi artık yaylada, dağda sağlık sorunu yaşamadıklarını da kaydeden Eski, “Şimdi Allah razı olsun devletimizden her türlü imkan var. Dağa bile ambulans gelebiliyor. Helikopterle de bizi alabiliyorlar. Eskiden olduğu gibi sağlıkla ilgili sorunlarımız artık olmuyor” dedi.
Eski’nin eşi Fatma Eski ise, artık yeni neslin göçebe hayatını istemediğinden yakınırken; “Bizim için alışkın olduğumuzdan yayla havası çok iyi oluyor. Yıkılana dek gideceğiz. Yeni nesil ise istemiyor. Onların çoğu evlendi ve bizden sonra artık pek de eskisi gibi yaylacılık olmayacak gibi görünüyor” diye konuştu.

kaynak: haberler.com
kıl çadırlar

Binlerce Yörük Almadüzü Şöleninde Bir Araya Geldi

Binlerce Yörük Almadüzü Şöleninde Bir Araya Geldi

Bu yıl 2. düzenlenen Almadüzü Kuruçeşme Yörük Şöleninde çevre il ve ilçelerden gelen binlerce Yörük bir araya geldi.

Akkeçili Yörükleri Kültür Koruma ve Yaşatma Derneği ile Akkeçili Köy Muhtarlığının birlikte düzenlemiş olduğu şölende başta Vali Memduh Oğuz ve eşi Canan Oğuz olmak üzere, SDÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan İbicioğulu ve eşi Ayşe İbicioğlu, Senirkent Kaymakamı Ali Yılmaz, Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Genel Cerrahi Ana Dalı Bilim Başkanı Prof. Dr. Mahmut Bülbül ve eşi Gülten Bülbül, Toroslar Yörük ve Türkmen Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Küçükyaman Yörükleri yalnız bırakmadı.

Vali Memduh Oğuz eşi ile birlikte Şölen alanında bulunan çadırları tek tek ziyaret ederek vatandaşlar ile sohbet ettiler ve kendilerine ikram edilen Yörük ayranından içtiler. Özellikle çocuk ve bebeklerle ilgilenen Vali Oğuz, herkesin çocuğuyla, torunuyla huzurlu, sağlıklı ve mutlu olması temennisinde bulundu.

Şenliğin Tertip Komite Başkanı Şükrü İbişoğlu ve Akkeçili Köyü Muhtarı İsa Akkeçili vatandaşların katkıları ile böyle bir etkinlik düzenlediklerini belirttiler.

Şölene çevre il ve ilçelerden çok sayıda Yörüğün katıldığını belirten Toroslar Yörük ve Türkmen Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Küçükyaman birlik ve beraberlik mesajı verdi.

Küçükyaman konuşmasında; “Bizler boynumuza taktığımız ve ‘Keyfiye’ dediğimiz canlı renklerden oluşan bu boyun atkısının renklerinin her birinin ayrı manası vardır. Burada bulunan kırmızı renk bayrağımızın simgesi, yeşil renk elhamdülillah Müslümanlığınızın simgesi, sarı renk bolluk, bereket ve hasadın simgesi, mor renk hoşgörünün ve iyi niyetin simgesi, beyaz renk ise Yörüklerin temiz olduğunun simgesidir. Ama maalesef bir takım bölücü örgütler bunun birkaç rengini sahiplendiler, kesinlikle ‘Ebem Kuşağı’ dediğimiz gökkuşağının bu renkleri Türklerin, Yörüklerin ve Türkmenlerin doğal renkleridir.

Biz Yörükler ve Türkmenler bölücü değil kucaklayıcıyız. Ülkemizin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar Hazreti Mevlana ‘Gel Ne Olursan Gel’ diyor, ben de buna haddim olmayarak şunu ekledim; bizim Yörük çadırının kapısı da yok…” dedi.

Yörük Kültürünün milli kültürümüz olduğunu belirten Vali Memduh Oğuz, 2 bin yıldır yaşatılan bu kültürün bozulmadan devam ettirilmesinin memnuniyet verici olduğunu kaydetti.

Vali Oğuz; “Yörük kültürü adeta bir insanlık laboratuarı gibidir”

Vali Oğuz; “Bu bizim devletimizin ve milletimizin kültürü, bu bakımdan bunun yaşatılıyor olması büyük memnuniyet veriyor. Ayrıca burada milli varlığımız ve milli benliğimizi samimiyetle ve içitenlikle bir kere daha olduğu gibi görebilme şansı buluyoruz. Yani Yörük şöleninin bir başka görevi de, dünyaya insanlığı öğreten bir laboratuar gibi olmasıdır. Burada günümüzün hastalığı olan kadına şiddet asla yoktur… Kadın ve erkek eşit statüdedir, hatta ve hatta burada kadının toplumu yönlendirici bir görevi vardır” dedi.

Kendilerine Akkoyunlu-Karakoyunlu, Akkeçil-Karakeçili dediğimiz bir medeniyette küçükbaş hayvancılığın yok edilmeyle yüz yüze geldiğini belirten Vali Oğuz, Yörükler ile piknik yapan normal bir vatandaşın Ormana bakış tarzının aynı olmadığını belirtti.

Vali Oğuz;”Yörük Ormana evi olarak bakar ve ona göre korur”

Vali Oğuz; “Biz bu kültürün bir parçası olan küçükbaş hayvancılığı yok etmişiz. Nerdeyse keçi yok denecek kadar azalmış Ama 611 sayılı kanunla birlikte büyük bir devrim meydana geldi ve bu konuda bir iyileştirme sağlanmış. Bu konuda mevcut hükümetimize teşekkür ediyoruz, çünkü bizim medeniyetimizin ayrılmaz bir parçası olan küçükbaş hayvancılık yeniden eski günlerine doğru gitmekte. Buna örnek olarak Isparta’da 2011 yılında küçükbaş hayvancılıkta yaşanan % 25’lik artışı gösterebiliriz.

Piknik yapan normal bir vatandaşın Ormana bakışı farklıdır, Yörüğün Ormana bakışı farklıdır. Yörük burada gelir ateşini yakar, yemeğini pişirir ama hiçbir Yörük Obasında orman yangını çıkmamıştır. Yörük ateşini söndürür, etkisiz hale getirir ve ondan sonra gider, işi tesadüfe falan bırakmaz. Burası adeta onun evi gibidir ve ekmek kapısıdır. Dolayısıyla vatandaşlar burayı bir piknik alanı gibi görürlerse çok yanılırlar. Burası bir piknik alanı değil, burası bir yaşama biçimidir” dedi.

Şölene Vali Oğuz sazıyla, SDÜ Rektörü İbicioğlu ise sesiyle renk katarken, halkoyunları ekipleri tarafından bir birinden güzel gösteriler sunuldu. Kendisini televizyon programlarından tanıdığımız üç telin ustası Hayri Dev ise seslendirdiği biri birinden güzel türkülerle şölene ayrı bir renk kattı.

kaynak: haberler.com

Bizi Arayın